13 Temmuz 2015 Pazartesi

Yazmak...

Yazmak, heyecandır.
Yazmak, Zaz ile Müslüm Gürses'i  peş peşe dinlemektir.
Yazmak, olmadı sil baştan demektir.
Yazmak, olmadı sil baştan derken hızlı hızlı klavye tuşlarına basmaktır.
Yazmak, yılların yazarıymış gibi "Yazamıyorum. Ay yok içime sinmedi, olmadı" diye diye triplere girmektir.
Yazmak, kendini çıplak hissetmektir.





Yazmak, oturduğun sandalyeden anlamsız yere, defalarca kalkmaktır.
Yazmak, saatlerce masa başında oturmaktır.
Yazmak, yazdığın yazıyı okurken kalbinin küt küt atmasıdır.
Yazmak, acemicedir.
Yazmak, ustalaşmaktır.
Yazmak, hafiflemektir.
Yazmak, ağırlıktır.
Yazmak, ansızın zihninde sıralanmış kelimelerin kağıt kalemi eline aldığında uçup gitmesidir.
Yazmak, o ilk cümleyi yazamamaktır.
Yazmak, paylaşmaktır.
Yazmak, hem paylaşmayı hem paylaşmamayı istemektir.
Yazmak, çoğalmaktır.
Yazmak, keşiftir.
Yazmak, sendekileri başkasının öğrenmesidir.
Yazmak, devrik cümlelerdir.
Yazmak, devrik cümleler kurdukça o cümleyi sonlandıramamaktır.
Yazmak, oldu- hayır olmadı arasında gitgeldir.
Yazmak, yazdığını okuyacaklarını düşünüp masa başında terlemektir.
Yazmak, ansızın gelen bir histir.
Yazmak, en doğru kelimeyi seçerken tıkanıp kalmaktır.
Yazmak, istemsiz bir dürtüdür.
Yazmak, yazmamak için çaba sarf etmektir.
Yazmak, neden yazmıyorum ki diye kendine kızmaktır.
Yazmak, anlamlıdır.
Yazmak, anlamsızdır.
Yazmak, heyecandır.
Yazmak, çok isteyip de yapamamaktır.
Yazmak, tutkudur.
Yazmak, yaptığımdır.
Yazmak, ne güzeldir.
Yazmak, umarım hep yapacağım bir eylemdir.

Miss Marmelat

2 yorum: